Psikoterapist Ekrem Çulfa, "Psikoterapi genel olarak psiko (ruh) ve terapi (iyileştirme) terimlerinin bir araya gelmesiyle oluşan yunanca bir kelimedir. Buradan çıkan sonuç doğrultusunda psikoterapiyi ruhsal sıkıntıların onarılması, iyileştirilmesi, bilinçaltında olan çatışmaların bilinç düzeyine getirilmesi ve bunlarla çalışılıp çatışmaların danışanın farkına varmasının sağlanması ve böylece kişinin davranışlarının bilinç dışından bilinç yüzeyinde olmasının sağlanması psikoterapi sürecinin oluşmasının temel taşını oluşturur.
Alanında uzmanlaşmış ve belli bir terapi ekolünün eğitimini almış, gerekliliklerini yerine getirmiş uzmanların, sorunu teşhis edip bunun değerlendirmesini yapması, ruhsal yardım ve tedavinin gerekliliğini uygulaması ve bunları bir bütün olarak incelemesi psikoterapistin yapması gereken görevlerdir. Psikoterapi; bir yolculuk ise psikoterapist bu yolculukta sizin adınıza hangi yöne gideceğinize karar veren kişi değil, danışanına yol haritaları sunan, onunla birlikte onun hikayesindeki çıkmazlarda, karanlık yollarında karşılaştığı zorluklarda aydınlatıcı fener olan; danışanın çektiği ruhsal ızdırabı hafifletip kendisine dair yeni bir bakış açısı kazanmasını sağlayan, bunları yaparken de belli teknikleri kullanma becerisine ve yetkinliğine sahip olan kişidir. Canlı bir varlık olan insan; doğumundan itibaren diğer insanlarla sürekli bir etkileşim halindedir. Duygu, düşünce, heyecan ve bunun gibi birçok etken kişinin içsel süreçlerini oluştururken, diğer insanlarla iletişimi, yaşadığı olaylar, çatışmalar ve buna benzer etkenler ise kişinin dışsal süreçlerini oluşturur.
İnsanın sosyal bir varlık olması, canlılığını sürdürebilmek için yaşadığı olayları bilinçli ya da bilinç dışı süreçlerle değerlendirip ona uygun düşen davranışı yansıtmasıyla oluşmaktadır" dedi.
Kişinin verdiği kararlarda ve seçimlerde mevcut durumun izlerinin olmasına karşın geçmiş yaşantıların izi de kişinin davranışlarına, kararlarına, alışkanlıklarına etki ettiğini ifade eden Çulfa, "Bu durumda insan, seçimlerini yapıp karar verme sürecinde sadece yaşadığı duruma tepki veren ruhsuz bir varlık olarak değil, yaşadığı durum içinde kendi ruhaniyetini de hissettiren etkin bir varlıktır. Kişiler içsel ve dışsal süreçleriyle oluşan karşılıklı etkileşiminde bazen doğru kararı verip sağlıklı seçimler yapabilirken, bazen bunu yapmak zor olabilir ve bu durumda kişilerin yardım alma ihtiyacı doğar ve psikoterapiye gitmeye ihtiyacı duyarlar. Psikoterapi seanslarında; psikoterapist, arkadaş çevresinden farklı olarak, danışanın yaşadıklarına nesnel kalarak danışanın yaşadığı olaylar ile ilgili yeni bir anlayış geliştirmesine katkı sağlar, yaşadığı güçlüğün üstünü örtmek yerine farklı bir boyuttan görebilmesini sağlamak için kendisine "ilave bir çift göz ve kulak" vazifesi görür. Psikoterapi seansları; sizi rahatlatmak, hak vermek ya da ne yapacağınıza sizin adınıza karar vermek için uygulanmaz. Terapist, size akıl vermez, kişisel fikrini söylemez, yorum yapmaz ya da anlattıklarınızdan ötürü sizi eleştirmez. Sizin kendinizi tanımanıza, kişilik özelliklerinizin farkınıza varmanıza katkı sağlar. Bir süre sonra danışan arkadaşlarının ve çevresinin verdiği fikirlerden farklı olarak seanslarda yeni bir anlayış geliştirip, eski düşüncelerini değiştirebilmekte, kişisel haritasını daha iyi kavrayabilmektedir. Terapi seanslarını arkadaş ortamındaki konuşmalardan ayıran diğer önemli etken ise; terapilerin belirli bir çerçeve içinde yapılmasıdır. Terapist ve danışan arasında profesyonel bir ilişkinin ve etik kuralların olması, bu kurallar bağlamında seans saatleri dışında danışanlar ile özel olarak görüşmemek, danışanı ile herhangi bir kan bağı, akrabalık ya da arkadaşlık ilişkisinde bulunmamak, duygusal bir ilişki kurmama terapötik çerçevenin çizilmesi için önemlidir" açıklamalarında bulundu.