Uzman Klinik Psikolog Sabiha IŞIK 05301221102
sabihaisik@outlook.com
Aşırı düşünme bağımlılığından nasıl kurtulursun?
29/03/2022 Aşırı düşünme bağımlılığından nasıl kurtulursun? Zihnimiz hiç durmadan çalışan bir
makine gibi. Bundan dolayı hayatta başımıza gelen olaylar, geçmişte yaşadığımız
şeyler, gelecekte olması muhtemel olayları sıklıkla düşünürüz. Aslında bu
düşünme dediğimiz çoğunlukla işimize de yarar. Hayatta yere sağlam adımlarla
basmamızı sağlar. Ama burada ince bir çizgi karşımıza çıkıyor. Bu çizginin
ötesine geçtiğimiz zaman, insan aynı mevzuyu yüzlerce kez düşünmeye başlarsa,
hayatta başına gelen her şeyi, karşısına çıkan her detayı en incesine kadar
sorgulamaya başlarsa düşünmekten yaşamaya vakit bulamıyor. İşte bu aşırı
düşünme haline biz aşırı düşünme problemi (zihinsel ruminasyon) diyoruz. Aşırı düşünmekten nasıl kurtulabilirsin? Hayatına devam edebilirsin?
Anı yaşayabilirsin? İlk olarak şunun farkına
varmalısın. Acaba sende aşırı düşünme problemi var mı? Peki bunu nasıl
anlayabilirsin? Hayatta senin de, benim
de başımıza bazı olaylar geliyor ve açmazda kaldığımız bazı şeyler oluyor.
İnsanların bizi kırdığı ya da zorlandığımız olaylar başımıza geliyor. Böyle
olayları düşünürüz ve düşündükçe çözümler üretmeye başlarız. Belirli seviyede
düşünme, diyelim ki bir termometre gibi düşün, 1 ile 10 arasında 5’e kadar olan
düşünme bizim hayattaki problemleri çözmemizi kolaylaştırır. Daha önce ilk
seferde görmediğimiz çözüm yolları keşfetmemize olanak sağlar. Ama 5’in üzerine
çıktığımız zaman gece gündüz aynı şeyi durmadan gece gündüz binlerce kez
düşünüyorsak ve bu düşünme hali bir noktadan sonra çözüm bir yana, çözümden öte
sadece düşünmenin kendisi bile stres verir hale geliyorsa işte o zaman
yaşadığımız şey “aşırı düşünme problemi” Aşırı düşünme problemi yaşayan
insanların zihni böyle uçak motoru gibi çalışır. Her zaman uçuşan bir şeyler
vardır ve kişi yaptığından, ettiğinden, yediğinden, içtiğinden, konuştuğundan
ve yaşadığından hiçbir şey anlamaz, tamamen zihin, gözler içe dönmüş
vaziyettedir. O uçak motoru durmadan çalışıyordur ve bu belli bir noktada sonra
psikolojik problemlere bile neden olabiliyor. Aşırı düşünme probleminden
muzdarip olan insanların ilk dikkat etmesi gereken ve sorması gereken soru şu;
bu düşünme hali işe yarıyor mu? Çocukluk çağında kişinin öğrendiği bir yaklaşım
vardır, bir yöntem vardır. Bir mevzuyu çözmek istiyorsan sonuna kadar
düşüneceksin. Belki annem böyleydi, belki sen kendi kendine bu yöntemi
keşfettin. Bir mevzu üzerine aşırı düşünme hali. Yalnız şöyle bir durum var,
biraz önce söylediğim gibi aşırı düşünme hali işlevsel değildir. İlk başta
kendini buna ikna etmen lazım. Bir mevzuyu çok çok düşünüyor olman, o mevzuyu
kolayca çözebileceğin anlamına gelmiyor. Ve şöyle bir şey var; insan bir
mevzuyu, isterse dünyanın en olumlu mevzusu olsun, çok fazla düşünmeye
başladığı zaman her zaman bu aşırı düşünme değdiği şeyi karartmaya başlar.
Olumsuz hale getirmeye başlar. Ne oldu böyle olunca? Sen dünyanın en olumlu
şeyini bile düşüne düşüne olumsuz hale getirirsin. Bundan dolayı aşırı
düşündüğümüz şeylerin çok ama çok büyük bir kısmı olumsuz şeylerdir. Ama
olumsuz şeyleri çok sık düşündüğün zaman ne olur? Stres seviyen had safhaya
çıkar ve sen kendini her daim gergin ve huzursuz hissedersin. Peki gergin ve
huzursuz hissedince ne oluyor? İşte o zaman vücudumuzdaki adernalin hormonunun
salgılanması daha fazla oluyor. Bu belli bir ölçüde işimize yararken fazla
olduğu zaman ne oluyor peki? Çözüm ve yaratıcılık becerilerin düşmeye başlıyor.
Ve hayatta karşına çıkan problemleri çözme konusunda sahip olduğun becerilerin,
potansiyelin çok daha altında performans gösteriyorsun. Ne oldu? Çok düşündüğün
zaman aslında kolayca çözebileceğin bir problemi sadece aşırı düşünmek seni
stres yaptığı için çözemiyor hale geliyorsun. Aşırı düşünen insanlar her şeyi
her an düşünerek kontrol ettiği yanılsamasına kapılıyorlar. Biz her şeyi kontrol
edemeyiz. Hayatta kontrol edebileceğimiz ve kontrol edemeyeceğimiz alanlar
vardır ve bunu çok kısa bir süre içerisinde kontrol eder hale geliriz. Ama sonrasında
kontrol edebileceğimizi zannettiğimiz şeylerin bir çoğunu aslında hiç kontrol
edemeyiz. Sadece o bizim kontrolümüzdeymiş gibi zannederiz. Her insanın bir kapasitesi
vardır. Eğer ki senin zihinsel bir engelin yoksa, ağır bir ruhsal problemin
yoksa, sen başına bir problem geldiği zaman 3-5 sefer düşününce ortalama bir
çözüm yolu bulursun ve bunu bulduktan sonra da harekete geçersin, ya da
birazcık daha zaman tanırsın. Seni çok düşünmeye iten iki tane
soru kalıbı var. Bunlardan birincisi “öyle olsaydı ne olurdu?” ve “neden?”
soruları. Geçmişte bazı olaylar yaşarız. Belki bir ayrılık yaşamışızdır, belki
işimizde bir sorun olmuş olabilir. Binbir türlü sorun olabilir. Buna “Şöyle
yapsaydım ne olurdu? Böyle davransaydım ne olurdu? Acaba farklı olur muydu?”
diye senaryoları baştan baştan yazıyor olman, senin çok düşünme halini
tetikleyen şeylerden birisidir. Olan olmuş zaten, öyle olsaydı, böyle olsaydı
diye aynı şeyi geviş getiriyor olman seni o bataklığa saplayacaktır. Oradan
çıkman gitgide zorlaşır. Bir diğer soru kalıbı ise “neden?”. “Neden bu benim
başıma geldi? Neden başkaları bunu yaşamıyor da ben yaşıyorum?” Nerden bileyim,
kader, nasip, şans, evrim… ne diyorsan de. Senin başına geldi işte. Her şeyin
bir anlamı olmak zorunda mı? Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Hayatta bazen olan
şeyler sadece oluyor. Neden sorusunu durmadan sorasın gelir? Neden beni terk
etti? Ben ne yaptım? Şöyle yapsam ne olurdu? Elinden geldiğince bu soru
kalıplarını yakalaman ve bu döngü yani geviş getirme halinden uzaklaşmak için
bu soru kalıplarını zihninde çok kullanmamayı tercih etmen gerekiyor. Aşırı düşünmeyi tetikleyen bir
diğer şey ise geçmişi sorgularken insanın kendi hataları üzerine fazlaca düşünmesi.
Şöyle yapsam daha iyi olurdu gibi düşünmektense Sen elinden geleni yaptın. O
zamanki tecrüben o zamanki deneyimin buna el veriyordu ve sen bunu yaptın.
Başka bir imkanın olsaydı onu yapardın. Eğer yapabilecek başka bir ihtimal
vardıysa da bunda da bir anlam vardır. Nedir yani? Sen bundan öğreniyorsun.
Hatalarından ders çıkartıyorsun. Eğer sen geçmişini değerlendirirken mükemmel
olanın peşinden koşarsan “ne olurdu?” ve “neden?” tuzaklarına düşersin. Yine
düşünme bataklığına saplanacaksın. “Sen elinden geleni yaptın. Yeterince
iyisin. Mükemmel olmana gerek yok. Sen hatalarınla değerli bir insansın”. Bir mevzu düşünüyorsun ve gün
içinde işte okulda arka planda sekme olarak zihnini meşgul tutuyor, o an yapman
gereken işi tam anlamıyla yapamıyor ve andan da zevk alamıyorsun. Hiçbir şey
tam anlamıyla tam olmuyor. Şöyle yapabilirsin. O mevzuyu günün belli bir zamanı
düşünmeye ayırabilirsin. Mesela bu kafama taktığım meseleyi akşam 1 saat dibine
kadar en ayrıntısına kadar düşüneceğim. Çözüm bulamasam bile onu orada kesip günün
geri kalanında diğer işlerime odaklanacağım. Tabii ki çok kolay çabucak
olmuyor. Vazgeçmezsen pratikle birlikte alışkanlık haline dönüşüyor zamanla. Bu kafana takılan düşünceleri
kategorilere ayırman gerekiyor. Hangi konularda düşünüyorsun? Kağıda
yazacaksın. İşinle mi ilgili mesela, ben neden kaygılanıyorum? Şuan neyi
düşünüyorum? Gibi madde madde yazacaksın. Sonra kendine “elimden geleni yaptım
mı bu konuyla ilgili?” diye soracaksın onları da yazacaksın. Bunlara bakarak “bu
hafta bu gün her neyse şunları şunları halletmem gerekiyor (davranışsal olarak)”
diyeceksin. Sonra tekrar formüle ederek düşünüyorsun. “Yapmam gerekenleri
yaptım mı? Yapmam gereken şeyler kaldı mı?”. O düşünceleri bir nebze
somutlaştırmış oldun. Kontrol etmesi çok daha kolay olacak. Eğer bir sorun senin zihnini
tamamı ile sarmış ve mantıklı düşünemez şekilde yoğunlaşmışsa önerim o anda ne
yapıyorsan farklı bir şey yapmalı, mümkünse ortamını da değiştirmelisin. Bir
arkadaşını arayıp geyik muhabbeti yapabilirsin. Bir müzik film açabilirsin.
Süresi önemli değil. 15 dakika bile zihnin yer değiştirdiğinde kontrolü ele
alman çok daha kolay olacaktır. Özellikle akşam yatağa yattığımızda bu rahatsız
edici takıntılı düşünceler, pişmanlıklar, kaygılar ortaya çıkar. Bu durumda da
eğer 15-20 dakika içerisinde uyuyamadıysan yine kalk ve zihnini dağıtacak bir
şeyler yap. Kitap okumak bir şeyler izlemek gibi. Eğer yatakta uyumak için
savaşırsan hem o düşünceler seni yoracaktır hem de uyuyamadığın için stres olup
iyice uykudan uzaklaşmış olacaksın. Bazen kendi dertlerimize,
düşüncelerimize o kadar dalıyoruz ki çevremizdekileri unutuyoruz. Kendi sorunun
için çabaladın, çözüm bulamadın, sıkıldın, düşündün vs. Buna bir mola vermek
için çevredeki kişileri dinlemek, onların sorunlarına çözüm aramak, yardımcı
olmaya çalışmak da bazen faydalı olacaktır. Hem kendinizi daha iyi
hissedeceksiniz hem de rahatsız edici düşüncelere bir müddet ara vermiş
olacaksınız. Kendi dertlerinize tekrar döndüğünüzde belki de farklı bir bakış
açısıyla bakacaksınız. Klinik Psikolog Sabiha
IŞIK |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022 |
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve m |
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022 |
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin |
Göç'ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022 |
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken |
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022 |
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onlar |
Otizm nedir? - 10/06/2022 |
Yaygın gelişimsel bozukluk başlığı altında otizm, asperger sendromu, çocuğun dezintegratif bozukluğu (Heller sendromu), başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk yer alır. Otizm belirtileri nelerdir? Otistik çocukları üç konuda |
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022 |
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu |
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022 |
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve |
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022 |
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması g |
İstediğini ağlayarak yaptırmaya çalışan çocuğa nasıl davranmalıyız? Ödül ve pekiştireç yöntemi nası - 24/05/2022 |
Bebek doğduğu andan itibaren ağlamaya başlar. Konuşamadığı için acıktığında, bir yeri ağrıdığında, tuvaleti geldiğinde, herhangi bir rahatsızlık durumu yaşadığında kendini başka türlü ifade edemeyeceği için ağlar. Ağladığında anne gider ve bir soru |
Devamı |